Otizm kapsamlı, karmaşık ve giderek
artan oranda görülen bir durumdur. En son yayımlanan veriler, her elli dokuz çocuktan
birinin bir dereceye kadar otizmle doğduğunu göstermektedir. Otizm kızlarda
erkeklere göre dörtte bir oranında daha yaygındır. Otizm için tanı ve tedavide
en çok zorlanılan husus hiçbir biyolojik testi olmamasıdır. Tanı tamamen davranışa
dayanır ve bilimsel araştırmalarla tek doğrulanmış tedavi yoğun davranış
terapisidir.
Bir otizmli babası olarak, gerek diğer
otizmli aileler ile görüşerek gerekse internet üzerinden araştırmalar yaparak
otizmi ve nedenlerini anlamaya çalışıyorum. Özellikle konuştuğum bazı ebeveynlerin
meseleye duygusal olarak yaklaşmaları, çocuklarının durumundan dolayı kendilerini
veya üçüncü bir başka kişiyi(eş, anne-baba, doktor) suçlamaları oldukça üzücü. Böylelikle
hem kendilerini yıpratıyorlar hem de çocukları için yapmaları gerekenleri belki
de kaçırıyorlar. Bu düşüncelerime rağmen ailelerin şu sorularını bazen ben de
kendime sormadan edemiyorum: Çocuğumun otizmine ne sebep oldu? Suçlu muyum? Benim
yüzümden mi oldu?
İşte bu sorulara cevap ararken bulduğum
ve derlediğim bazı bilimsel araştırma ve raporları yazıları burada sizinle
paylaşacağım. Benim için oldukça faydalı oldu, umarım siz de faydalanırsınız.
Öncelikle otizm hakkında yapılan araştırmalar
son 20 yılda çok büyük ilerlemeler kaydetmiş olsa da otizmin nedeni hakkında bize
kesin cevaplar veremiyorlar. Dolayısıyla size tavsiyem “otizmin nedeni bulundu”,
“otizmin asıl sebebi”, “işte otizme yol açan gen” başlıklı çok okunma ve
tıklanma gayesinden başka bir amacı olmayan yazı ve içeriklerden uzak durun. (Bu
satırın yazarı bu başlıkların hepsini tıklamış, gerçek bir neden bulamazken aksine
pek çok değerli zamanı ve ümitleri olmuşturJ). Otizmin karmaşıklığı ve belirsizliği, nedenleri
hakkında çok az destekleyici kanıtı olan sayısız spekülasyon ortaya
çıkarmıştır. Bunları göz ardı ederken şunu aklınızda bulundurun, otizmin farklı
alanlarda ortaya çıkan birden fazla nedeni bulunmaktadır.
Otizm ve Gen
Bildiğiniz üzere Otizm Spektrum
Bozukluğu (OSB) veya otizm, davranışsal olarak tanımlanmış bir nöro-gelişimsel
bozukluk olup, 1) sosyal iletişimde zorluk ve 2) kısıtlı, tekrarlayıcı davranış
kalıpları, ilgi alanları veya aktiviteleri olarak karşımıza çıkmaktadır. OSB'nin
nedenlerinin hem genetik hem de çevresel faktörleri içerdiği artık herkesçe
bilinmektedir. Gerçekten de, yapılan araştırmalar 100'den fazla genin otizme
neden olabileceği ve risk taşıdıklarını ortaya koymaktadır. Gen araştırmalarına
göre daha arka planda kalmış olsa da, çevresel faktörler de geniş bir yelpazede
otizm ile ilişkilendirilmektedir. Özellikle gebelik öncesi ve sırasına yönelik
çevresel etkenler bağlamında birçok deney ve araştırma yapılmaktadır.
Otizmin ihmal edilmiş ebeveynlikten
kaynaklandığı yönündeki asılsız görüşe karşı güçlü kanıtlar, 1977 yılında
Folstein ve Rutter isimli araştırmacılardan gelmiştir. Bu araştırma en az birisi otizmli olan ikiz
çiftler hakkında yapılmış ilk sistematik ve ayrıntılı çalışmadır. Bu çalışmadaki
ikiz çiftlerin 11'i monozigottu (yani neredeyse aynı gen yapılarına sahiptiler)
ve diğer 10 tanesi ise dizigotikti (birbirleri ile genomlarının yaklaşık
yarısını paylaşıyorlardı). Bu çalışmadaki en önemli bulgu, monozigot olan
ikizlerin dördünün uyumlu olması yani her ikisinin de otizmli olmasıydı. Buradan
araştırmacılar otizm ve diğer nöro-gelişimsel bozuklukların güçlü bir genetik
bileşene sahip olduğu sonucuna vardılar. Ancak çevresel faktörlerin de göz
önünde bulundurulması gerektiğini de belirttiler. Araştırmacılar, “genellikle
perinatal dönemde (döllenme ile başlayan ve doğuma kadar süren evre) otizmin
gelişmesine güçlü bir şekilde etkisi olabilecek bazı biyolojik bozukluk
biçimleri olduğu” sonucuna varmışlardır. Bu
nedenle, tek başına genetik yatkınlık değil onunla birlikte, otizm riskini artırabilecek
çevresel faktörlerin de ciddi olarak araştırılması gerekmektedir. Peki, bu çevresel
faktörler nelerdir?
Otizmin çevresel faktörleri?
Yapılan araştırmalar bazı çevresel
etkilerin, genetik olarak hastalığa yatkın kişilerde otizm riskini
artırabileceğini veya azaltabileceğini göstermektedir. Ancak çevresel etkenlerin
ortaya çıkardığı bu riskler pek çok araştırmacı tarafından oldukça küçük
görülmekte ve önemsenmemektedir. Dolayısıyla aşağıda verilen risk faktörlerini
salt otizmin nedeni olarak lütfen algılamayınız
Otizmi Riskini Artıran Durumlar:
- · Anne ve babanın yaşının büyük olması
- · Hamilelik ve doğum komplikasyonları (örneğin, aşırı prematürite doğum[26 haftadan önce], düşük doğum ağırlığı, çoğul gebelikler [ikiz, üçlü, vb.])
- · Bir yıldan az aralıklı hamilelikler
- · Gebelikte folik asit eksikliği
Burada üzerinde çok durulan ve en çok
tartışılan konulardan biri tabi ki: Aşılar. Her ailenin çocuğunda otizmin
teşhis edilme sürecine dair benzersiz deneyimleri vardır ve bazıları için bu dönem
çocuklarının aşılarının zamanlamasıyla da örtüşmektedir. Özellikle 18 ve 24 ay
aşıları ile ilgili ailelerin derin şüpheler taşıdıklarını biliyorum. Öncelikle,
bilim adamlarının, çocukluk çağı aşıları ile otizm arasında herhangi bir
bağlantı olup olmadığını belirlemek için son yirmi yılda yaptıkları araştırmaların
neticesinde sıklıkla vurgulanan şudur: Aşılar otizme neden olmaz.
Peki, gerçekte öyle mi? Bunun bilimsel
bir gerçek olduğu ve aksi kanıtlana kadar kabul görmesi gerektiğine inananlar
ile bu sonuçlara ilaç lobilerinin etki ettiğine, gerçeği yansıtmadığına ve
dolayısıyla otizm ile aşılar arasında güçlü bir ilişki olduğuna inanlar
arasında sıkı bir mücadele bulunmakta. Ben bu mücadeleyi çevremde ve farklı
platformlarda sürekli gözlemliyorum. Kim haklı sorusunun cevabına gelince,
mevcut konjonktürde her iki tarafında haksız olmadığını düşünüyorum. Çok
yakında bir gelecekte herkes için tatmin edici bir cevabın bulunacağına da
inanıyorum.
Otizme neden olduğu öne sürülen ve
oldukça popüler olan bir diğer önemli faktörde vücudumuza giren ağır metaller
ve yapısı bozulan gıdalar. Bu konuyla ilgili dünyada ve ülkemizde isim yapmış
birkaç kişi bulunmaktadır. Bu araştırmacılar yaptıkları araştırmalar
neticesinde şu faktörlerin otizm riskine yol açtığını söylemektedirler:
- · Antibiyotik kullanımının artması
- · Ağır metal içeren mutfak, ev eşyalarının ve oyuncakların yaygınlığının artması
- · Ekilebilir toprağın fakirleşerek sebze ve meyvelerdeki vitamin ve minarel içeriğinin azalması
- · Omega – 3 tüketiminin azalması
- · Ağır metal, ilaç ve toksinlere fazla maruz kalınması
- · D vitamini yetersizliği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız bizim için çok değerli. Lütfen yazılarla ilgili görüş ve sorularınızı paylaşınız!